19 Mayıs 2010 Çarşamba

Başka Dilde Aşk

Mert Fırat, ilk kez Binbir Gece dizisinin, annem seyrederken rastgeldiğim sahnelerinde dikkatimi çekmişti. Dikkatimi çeken güçlü oyunculuğuydu. Bakışlarındaki samimiyet, o sahnenin bir kurmaca olduğunu unutturuyordu. Bir de vücut dilini bir oyuncu olarak çok iyi kullanması ve uyumu ilginç gelmişti. Güçlü oyuncular ekranda parlar, bunu hissedersiniz, farkedersiniz. Mert Fırat'ın önümüzdeki yıllarda daha çok konuşacağımız roller ve hatta senaryolar çıkaracağına, Başka Dilde Aşk'ı izleyince bir kez daha inandım. Başka Dilde Aşk'ın senaryosu da kendisine ait. Filmi seyrettikten sonra, bize her ilginç gelen insan için yaptığımız gibi ya da kendi adıma yazayım yaptığım gibi kendisini google'ladım. 1980 doğumlu. İsveç'te tv-medya, ardından Ankara'da tiyatro okumuş. Sonra tiyatro ve çeşitli dizilerde oynamış. Oynamaya da devam ediyor. Kendisini ifade edecek şeyi bulmuş, o anlamda kendisini gerçekleştirmiş biri. Ondan bu kadar bahsetmişken Saadet Işıl Aksoy'dan bahsetmemek olmaz çünkü o da dikkat çeken bir oyunculuk sergiliyor, hakkını yemeyelim. Ayrıca, bu filmde çok güzel.

Filme gelirsek, en başta engelliler'in dünyasını naif bir dille anlatan, sevginin gücüyle uyumun nasıl yakalandığını, farklılıkların nasıl aşıldığını gösteren, ruhunuzu okşayan sıcak bir hikaye. Çağrı Merkezi'nde part time da olsa 1.5 yıl çalışmış birisi olarak, Çağrı Merkezi'nde çalışan insanların yöneticiler de dahil olmak üzere sıkışmışlık hissini, trajikomik hallerini aktarmaya çabalamış film. Film seyrederken çokça düşündüğüm bir konudur seyircinin hikayeyle kendisini ne denli özdeşleştirdiği. Biz Türk seyirciler için yabancı filmlerde bunu yapmak specific ruh durumları dışında pek mümkün olmuyor çünkü farklı bir kültür, farklı bir yaşam şekli izliyorsunuz. Türk filmlerinde de metropolde yaşayıp, özel sektörde hatta kurumsal bir yerde 09:00-18:00 arası çalışan karakterlerin hayatının işlendiğine hafızam beni yanıltmıyorsa çok rastlamadım. Bugüne kadar rastgeldiklerimde de gerçeklik duygusunu yakalayamadım sanırım. Mesela bu filmde işten sonra kızın her akşam servise binişi, servis'te kendisini tekrar eden karanlık ruh hali sahicilik açısından önemli bir tespitti.

Filmin müzikleri Mor ve Ötesi'ne ait ve çok başarılı. Filme katkısı hissedilir olmuş.
Teknik anlamda dikkatimi çekense korsan dvd'ye rağmen, özellikle bazı sahnelerde ışık çok güzeldi. Filmdeki ismiyle Zeynep'in fotoğrafçılık merakı, komşularının şiirlerini sanatsal katkıyla kitaba dönüştürmesi, Onur'un ise (Mert Fırat) cano serüveni, asıl mesleği olan web design işine Zeynep'in yüreklendirmesiyle geri dönüşü yani karakterlerin çok yönlü oluşu filme zenginlik katmıştı. Tabi şu tahlil de önemli: Normalde Çağrı Merkezi'nde çalışan birisinin ya da sağır ve dilsiz bir adamın gerçek hayatta çok daha pasif, hayata bakışının dar olduğunu düşünürsünüz. Bu anlamda da filmin önyargıları sarsan bir etkisi vardı.

Diyeceğim o ki, Başka Dilde Aşk, gözlerinizi naifçe dolduran, yüzünüzde acı tatlı bir tebessüm bırakan izlemeye değer bir film.

1 yorum:

ege dedi ki...

seçilcim, bu filmi ben de beğenmiştim. filmin odağında engelliler/engelli olmak kavramı olsa da ilişkiler söz konusu olduğunda hepimiz kendi yarattığımız veya karşımızdaki kişinin bize koyduğu engellere karşı kürek çekiyoruz zira. bazı naif tarafları olsa da bunu göstermek bakımından çok başarılı bir filmdi.