22 Eylül 2014 Pazartesi

Her Yer Festival


Bu aralar önüm arkam sağım solum festival desek yeridir. Türk sinemasının 100. Yılı coşkulu geçiyor, yaşasın! Dün sona eren Adana Altınkoza Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü Nesimi Yetik'in yönettiği 'Toz Ruhu' aldı. Merakla bekliyoruz. Peki sırada hangi festivaller var?
 
Uluslararası Altın Portakal Film Festivali
Bu yıl 51.si düzenlenen Altın Portakal Film Festivali, 10-18 Ekim tarihleri arasında seyirciyle buluşacak. Bu yıl festivale, tartışma konusu olmayacak bir kişi başkanlık ediyor: Yılmaz Erdoğan. Festivalde izleyeceğimiz filmlerden bazıları: Venedik’ten “Geleceğin Aslanı” ödülüyle dönen Mahkeme/The Court. Film, Bombay’da bir çukurda cansız bedeni bulunan kanalizasyon işçisinin ölümünün ardından, işçiyi şarkı söyleyerek intihara teşvik etmekle suçlanan bir folk şarkıcısının davasını konu ediniyor. Michael Jackson Anıtı, uluslararası yarışma programında dikkatimizi çeken bir diğer bir film. Macar yönetmen Kornél Mundruczó’nun Beyaz Tanrı’sı yine merak uyandıranlar arasında. Rusya’dan Test, Mavi En Sıcak Renktir’deki başarılı performansıyla çokça konuşulan oyuncu Adele Exarchopoulos'un oynadığı Insecure ve Cannes’da Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen İsveç yapımı Turist, festivalin öne çıkan diğer filmleri. 

Devamı blank'te 

15 Eylül 2014 Pazartesi

Özgürlüğü bisikletle yakalamak mümkün mü?


2012 yapımı , Suudi Arabistan’ın ilk uzun metrajlı sinema filmi Vecide’yi nihayet izleyebildim. Dünya prömiyerini Venedik’te yapan film,  festivalin sanat sinemaları ödülüne layık görülmüş, Oscar için de aday adayı olmuştu.
Filmin hikayesine geçersek, 11 yaşındaki Vecide’nin tek hayali , ülkesinde kızlar için yasak olan bisiklete binmektir. Vecide’nin bu arzusu, pek tabiki ailesi ve öğretmenleri tarafından hoş karşılanmaz. Vecide’yi bu şeytanca fikirden, korku salarak ve vicdan uyandırarak vazgeçirmeye çalışırlar. Ama ne mümkün! “Bisiklete binen kızların çocuğu olmayacağı gibi, Allah’a olan bağlılıklarından da şüphe edilir” söylemleri Vecide’yi zerre kadar etkilemez çünkü o yine kendisi için yasak olan converse ayakkabıları giymek için, beyaz lastikleri siyaha boyayacak kadar inatçı ve özgürlüğüne düşkün bir karakterdir. 

8 Eylül 2014 Pazartesi

Görüp de susunca bazen..


Ne olursa olsun, herşeyin anlamsız olduğu, herşeyden umut kesmek gerektiği düşüncesiyle nasıl kalır insan? Herşeyin anlamsız olduğunu söylediğiniz anda bile, anlamlı birşey söylemiş oluyoruz. Dünyanın hiçbir anlamı yoktur demek, her çeşit değer yargısını ortadan kaldırmak olur. Ama yaşamak ve örneğin, yiyip içmek kendiliğinden bir değer yargısıdır. Ölmeye yanaşmadığı sürece, insan yaşamayı seçiyor demektir. O zaman da, görece de olsa, yaşamaya bir değer veriyoruz demektir. Umutsuz bir edebiyat ne demek olabilir? Umutsuzluk susar. Kaldı ki susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa bir anlam taşır. Gerçek umutsuzluk can cekişme, mezar ya da uçurumdur. Umutsuzluk konuştu mu, hele yazdı mı, hemen bir kardeş el uzanır sana, ağaç anlam kazanır, sevgi doğar. Umutsuz edebiyat sözü, birbirini tutmayan iki sözdür. Çünkü edebiyat olan her yerde umut vardır.  
Albert Camus

3 Eylül 2014 Çarşamba

Lucy


Dünya bize 1 milyar yıl önce verildi, peki biz onla ne yaptık? Film, bu çarpıcı soruyla başlıyor. Sahi ne yaptık, hiç düşündünüz mü? İnsanoğlunun yaptığı şeyler, yani yollar, barajlar, büyük büyük binalar, teknolojiler, silahlar, finansal piyasalar, reklamlar, aklınıza ne gelirse herşey ardı ardına bir çırpıda geçiyor ekrandan. “İzlemesi bile ürkütücüyken nasıl böyle bir dünyanın içinde yaşıyoruz“ sorusunu sormadan edemiyoruz.
Filmin konusuna geçersek, Scarlett Johansson’un canlandırdığı Lucy’yi erkek arkadaşı karanlık ilişkilere dahil eder. CPH4 denilen bir maddenin kuryeliğini, hem de kendi bedeni içinde yapması istenir Lucy’den. Onu buna zorlayan baştaki kötü adamın Çinli olduğunu belirtelim. Sevgili Amerika mesajı aldıkJ CPH4, kadınların sadece hamilelik döneminde ürettiği, bebeğin kemik gelişiminin atom hızıyla tamamlanmasını sağlayan bir sıvı. Filmde, doğumun mucizeviliği kutsanırken, insan metabolizmasının hala dünya üzerindeki en büyük sistem olduğu takdir ediliyor. CPH4 denilen bu sıvıyı çekik gözlü kardeşlerimiz ilk kez bir maddeye aktarıyor. Peki ne için? Hali hazırda beyin gücünün sadece %10’unu kullanan bizlerin fazlasını kullanması için. Yani filmin bel kemiğini oluşturan soru, insan, beyninin %10’dan fazlasını, %20’sini, %50’sini ve hatta %100’ünü kullanabiliyor olsaydı, neler olurdu? Bilim kurguya göz kırpıyor Besson. Burdan sonrası standart. Kurtarıcı iyilerle acımasız kötülerin savaşını izliyoruz. Bu savaş anında çokça klişeler var şüphesiz. Ama filmin kafa yorduğu meseleler ilgi uyandırıyor.