4 Ekim 2015 Pazar

Filmekimi 14.kez bizlerle!




Filmekimi, 3-11 Ekim tarihleri arasında dört farklı salonda İstanbullu sinemaseverlerle buluşuyor. Program bu yıl gerçekten heyecan verici. Normalde Filmekimi’nde her yıl 10-12 film izlerim,15’i bulmaz. Bu yıl aldığım bilet sayısı 2 katını geçti. Bunda İstanbul Film Festivali’nden yani Nisan’dan bu yana bünyelerde oluşan bir festival susuzluğunun etkisi var ama özenle hazırlanmış programın hakkını da teslim etmemiz gerekiyor. 

Öncelikle Avrupa yakasında 3 salonumuz bulunuyor. Beyoğlu’nda Atlas ve Beyoğlu, Ortaköy’de ise Feriye Sineması. Anadolu Yakası’nda geçen yıl olduğu gibi Rexx siz, pardon biz sinefilleri kucaklıyor. Sözü daha fazla uzatmadan programa göz atalım. 

2015 Cannes Altın Palmiye ödüllü Dheepan listenin en başına yazılsın. Yeraltı Peygamberi filminin yönetmeni Jacques Audiard bu son filminde, Paris’te Sri Lankalı üç mültecinin hayata tutunma çabalarını konu alıyor. Listenin ikinci sırasını Hollandalı yönetmen Anton Corbijn’in James Dean ile Magnum fotoğrafçısı Dennis Stock’un yakın arkadaşlığını konu olan Life’a veriyorum. Woody Allen’ın son filmi Irrational Man zaten listenin olmazsa olmazlarından. Kahramınımız bu kez bir felsefe profesörü. Yine müthiş dialoglar bizi bekliyor demek ki, yaşasın! Bildiğiniz gibi sinefiller hayatta ikiye ayrılıyor. Baumbach sevenler ve çok sevenler olarak:) Frances Ha’nın başrol oyuncusu Greta Gerwig bu sefer oyunculukla yetinmemiş, senaryoya da bir el atayım demiş. Bayan Amerika’nın Baumbach’ın şu ana kadar yaptığı en eğlenceli film olduğu söyleniyor. 
Vincent Lindon hayranı sinefillerden biri olarak İnsanın Değeri beklediğim filmlerden bir diğeri. Avrupa’nın kanayan yarası işsizlik sorununun işlendiği filmleri ne çok görür olduk di mi?  Lindon’un İnsanın Değeri ile bu yıl Cannes’da en iyi erkek oyuncu ödülünü aldığını hatırlatalım. Cannes’da Cate Blanchett’ın en iyi kadın oyuncu ödülünü aldığı Carol ise çoktan listedeki yerini aldı. Yönetmen Todd Haynes Patricia Highsmith’in kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı 1952 tarihli romanını beyazperdeye aktarmış. Merakla bekliyoruz.
Lucia’dan Sonra ile hatırladığımız Michel Franco’nun son filmi Kronik, bu yıl Cannes’dan en iyi senaryo ödülüyle döndü. Film, bir bakım evinde ölüm döşeğindeki hastalarla ilgilenen erkek bir hemşirenin hayatını konu alıyor.  The Queen ile Akademi’ye aday gösterilen yönetmen Stephen Frears’ın Son Efsane’si ise, Tour de France’ı tam yedi kez kazanan Lance Armstrong’un yükselişi ve düşüşünü beyazperdeye taşıyor. 
Eternal Sunshine of the Spotless Mind ile biz sinefillerin kalbinde taht kuran yönetmen Michel Gondry’nin son filmi Microbe & Gasoline ise iki ergenin büyüme hikayesi. Listedeki yerini aldı.  Önünde saygıyla eğildiğim Terence Malick, Knight of Cups ile bu yıl ilk gösterimini Berlin’de yapmıştı. Holloywood sisteminin kölesi bir senaristi konu alan filmin programda olması müthiş. İtalyan sinemasından ise iki önemli yönetmenin son filmleri bizi bekliyor. Nanni Moretti’nin Annem’i ve Oscar’lı Muhteşem Güzellik’in yönetmeni Paolo Sorrentino’nun Gençlik’i.  Hırvatistan’ın Oscar adayı Güneş Tepedeyken, Cannes’dan Fipresci Ödülü ile dönen Macaristan filmi Saul’un Oğlu, Joachim Trier’in yine Cannes’da Altın Palmiye için yarışan son filmi Sessiz Çığlık ve son olarak Sundance’in Jüri Büyük Ödülü’ne layık görülen Ben, Earl ve Ölen Kız’ı da görmenizi tavsiye ediyorum. 
Filmekimi’ne bu yıl mutlaka bir uğrayın derim. Bu satırları yazarken çok sevdiğim İran sinemasına Nahid ile güçlü bir giriş yapan Ida Panahandeh’de aklım. Evet, sinefiller Nahid’i de mutlaka görmeli.. 



Hepimize iyi festivaller!

2 Ocak 2015 Cuma

I believe in traveling light..


How to let a person have a lovely time doing nothing?

Holidays can be social affairs of course and they usually are, but a break in your own city is often more about getting away from other people, hiding from them indeed.

Just occasionally what could be nicer than to find yourself in a silent zone of discretion?
I believe in traveling light..

By Andrew O'Hagan